Hayatın değerli bir basamaklarından olan yaşlılık, evvel fonksiyonel yedek kapasitede daha sonra ise işlevsel yapıda görülen ilerleyici ve genel bir kayıptır. Yaşlanma ne vakit başlar? Hakikat yanıt bence doğumla başlar. Doğumla bir arada bireyde bedenin gelişmesi devam etmekte birebir vakitte da yaşlanma eşlik etmektedir. İşlevsel kapasite hayatın birinci vakitlerinde daima artar, ergen ve genç yaşlarda azamî seviyeye ulaşır. İşlevsel kapasite düşmesi ise otuzlu yaşlar ile kendini göstermeye başlayan yaşlılık hayat uzunluğu devam eden fizyolojik bir süreçtir. Bu süreçte dokuların biyokimyasal kompozisyonu değişir, organizmadaki değişimlere karşılık azalır ve ahenk sağlama kapasite düşer. Yaşlılık bir hastalık değildir. Ruhsal olarak yaşlılık ruhsal heyecanın kaybolması ile başlar. Hayata dair heyecan devam ettikçe yaşlanma süreci yavaştır. Yaşlanma hızlanınca hastalık gelişme riski ve bununla mevt suratı artar.
İHTİYAR ömrünün son dönmelerine ulaşmış, yaşamsal işlevlerinin kapasitesi azalmış, etraf ile ilgisi güçleşmeye başlamış kişidir. Günümüzde ihtiyarlık ve yaşlılık süratli bir biçimde artmış formdadır. Ülkemizde de ihtiyarlık suratı artmıştır. Toplumda 65 yaş üzerindeki orana nazaran toplumun yaşlılığı tanımlanmaktadır. Şayet nüfusun %7’si 65 yaşın yaş altında ise genç nüfus denmektedir. Nüfusun %14 ‘ü 65 yaş üzerinde ise yaşlı toplumdan kelam edilmektedir. Ayrıyeten genç nüfustan yaşlı nüfusa geçiş mühleti de değerlidir. Bu müddetler gelişmiş ülkelerde 100 yıl civarında iken gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha kısadır. Örneğin Fransa’da yaşlanma 115 yıl iken Çin için 27 yıl, Tunus için 21 yıldır. Ülkemizde de bu bedeller benzeri halde olacağı iddia edilmektedir. Türkiye’de yaşlı nüfus artışı hızlanmıştır. Ülkemizde beklenen ömür mühleti artmıştır.
Dünya sıhhat Örgütü (DSÖ) yaşlı nüfus için alt tanımlamalar yapmıştır. 65 yaşın genel olarak yaşlılığın başladığını kabul eder. DSÖ 65-74 yaş ortasını ‘’genç’’ yaşlı, 75-84 yaş ortasını ‘‘orta’’ yaşlı, 85 yaş üzerini ise ‘’ileri’’ yaşlı olarak tanımlamaktadır. Yaşı 100’ü aşmış olanları ‘’asırlıklar’’ olarak isimlendirmektedir. Türkiye’de bugün 5000 üzerinde ‘’asırlık’’ büyüğümüz bulunmaktadır.
Takvim yaşın yanın da aslında değerli olan biyolojik yaştır. Burada kıymetli olan doğum tarihi değil organların ve dokuların etkilenme durumudur. Tedavi süreçlerinde evvelden yalnızca doğum yaşı göz önüne alınırken günümüzde beklenen ömür mühleti ve biyolojik durum göz önüne alınmaya başlanmıştır. Biyolojik yaşlanma şahıslarının eğitim, beslenme tertibi, idman ve spor yapması ile geciktirilebilir. Gelişmiş ülkelerde sağlıklı yaşlıların nüfusu ve
Yaşlı nüfusun artmasına bağlı olarak toplumsal tesiri artmaktadır. İş gücüne iştirak, hastalık, beslenme, ilaç, göçler, turizm, eğitim ve memleketler arası bağlar üzere durumlarda yaşlılık göz önüne alınmalıdır. Sıhhate erişimin artması, fiziki koşulların düzeltilmesi, toplumsal dayanışmanın artırılması yaşlı nüfusun sağlıklı yaşaması ve topluma yükün azaltılması mümkün olabilir.
İHTİYAR ömrünün son dönmelerine ulaşmış, yaşamsal işlevlerinin kapasitesi azalmış, etraf ile ilgisi güçleşmeye başlamış kişidir. Günümüzde ihtiyarlık ve yaşlılık süratli bir biçimde artmış formdadır. Ülkemizde de ihtiyarlık suratı artmıştır. Toplumda 65 yaş üzerindeki orana nazaran toplumun yaşlılığı tanımlanmaktadır. Şayet nüfusun %7’si 65 yaşın yaş altında ise genç nüfus denmektedir. Nüfusun %14 ‘ü 65 yaş üzerinde ise yaşlı toplumdan kelam edilmektedir. Ayrıyeten genç nüfustan yaşlı nüfusa geçiş mühleti de değerlidir. Bu müddetler gelişmiş ülkelerde 100 yıl civarında iken gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerde daha kısadır. Örneğin Fransa’da yaşlanma 115 yıl iken Çin için 27 yıl, Tunus için 21 yıldır. Ülkemizde de bu bedeller benzeri halde olacağı iddia edilmektedir. Türkiye’de yaşlı nüfus artışı hızlanmıştır. Ülkemizde beklenen ömür mühleti artmıştır.
Dünya sıhhat Örgütü (DSÖ) yaşlı nüfus için alt tanımlamalar yapmıştır. 65 yaşın genel olarak yaşlılığın başladığını kabul eder. DSÖ 65-74 yaş ortasını ‘’genç’’ yaşlı, 75-84 yaş ortasını ‘‘orta’’ yaşlı, 85 yaş üzerini ise ‘’ileri’’ yaşlı olarak tanımlamaktadır. Yaşı 100’ü aşmış olanları ‘’asırlıklar’’ olarak isimlendirmektedir. Türkiye’de bugün 5000 üzerinde ‘’asırlık’’ büyüğümüz bulunmaktadır.
Takvim yaşın yanın da aslında değerli olan biyolojik yaştır. Burada kıymetli olan doğum tarihi değil organların ve dokuların etkilenme durumudur. Tedavi süreçlerinde evvelden yalnızca doğum yaşı göz önüne alınırken günümüzde beklenen ömür mühleti ve biyolojik durum göz önüne alınmaya başlanmıştır. Biyolojik yaşlanma şahıslarının eğitim, beslenme tertibi, idman ve spor yapması ile geciktirilebilir. Gelişmiş ülkelerde sağlıklı yaşlıların nüfusu ve
Yaşlı nüfusun artmasına bağlı olarak toplumsal tesiri artmaktadır. İş gücüne iştirak, hastalık, beslenme, ilaç, göçler, turizm, eğitim ve memleketler arası bağlar üzere durumlarda yaşlılık göz önüne alınmalıdır. Sıhhate erişimin artması, fiziki koşulların düzeltilmesi, toplumsal dayanışmanın artırılması yaşlı nüfusun sağlıklı yaşaması ve topluma yükün azaltılması mümkün olabilir.