Detoksifikasyon; vücudun toksinlerden arınması demektir. Nasıl ki çok yorgun düştüğümüzde dinlenmeye muhtaçlık duyarız hücrelerde biriken ve vücudun istemediği materyaller olan toksinlerden arınma metoduna detoksifikasyon denmektedir. Toksin (Toxium) zararlı tesirleri olan ve vücutta istenmeyen, sıhhati negatif etkileyen bir husustur. Toksinler hem vücudumuzda üretilir hem de dışarıdan alınır. Vücudun fizyolojik metabolizmalarının çalışması sonucunda açığa çıkar. Dışarıdan ise yemeklerden, soluduğumuz havadan, fizikî temaslar sonucunda alınabilir.
Besinler, üretim safhasından başlayarak, mutfağımıza gelene kadar birçok süreçten makbul ve muayyen nispetlerde toksin kazanırlar. Mahsusen ziraî ilaçların kullanılması, havadan, sudan, topraktan gelebilecek zararlı unsurlar, saflaştırılma, korumak hedefiyle gözetici unsurlar katılması, boyama üzere süreçlerde düşünülürse bir ölçü toksin içerdiği ortaya çıkmaktadır.
Vücudumuzda günlük işlevlerini gerçekleştirirken de toksin üretir. Vücuda gerekli olan kuvvet üretilirken muaf radikaller denilen ve vücutta istenmeyen hususlar oluşur. Bunlar vücuttan uzaklaştırılamazsa; kanser, kalp marazları, erken yaşlanma, artrit üzere riskleri artırmaktadır. Bunların yanında baş ağrıları, halsizlik, yorgunluk üzere günlük olarak daima şikayet ettiğimiz rahatsızlıkların da nedeni olabilmektedir.
Toksinleri vücuttan uzaklaştıran esas organımız karaciğerdir. Bu unsurlar dışarıya atılabilmesi için; böbreklerden idrarla, deriden ter ile, bağırsaklardan dışkı yoluyla atılmaktadır. Karaciğerin vazifesini tam olarak yapmasını engelleyen kimi unsurlar bulunmaktadır. Bunlar; kafein (çay- kahveden), alkol, ilaçlar,Sigara dumanı, egzoz dumanı, çokça protein tüketimi, doymuş yağlar, rafine şeker ( çay şekeri-tatlılar vs ...)
Sağlıklı bir vücut zahir seviyedeki toksinleri vücuttan rahatlıkla uzaklaştırabilir. Ama vücutta ziyade ölçüde toksin varsa bu istikrar bozulur. Toksinler hücrelerin içinde birikmeye başlar ve çalışmalarını mahzurlar. Günlük işlevini tam yapamaz duruma gelen vücut gerekli enerjiyi üretemediğinden yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon güçlükleri, bellek zayıflığı üzere istenmeyen durumlarla karşılaşılır.
Bu hususların vücutta birikmesini önlemek ve vücuttan uzaklaştırılmasını sağlamak için vitamin ve minerallere gereksinimimiz vardır. Antioksidan vitamin olarak bilinen A, C ve E vitaminleri yanında mahsusen Çinko ve Selenyum mineralleri de özgür radikal olarak isimlendirdiğimiz bileşikleri vücuttan uzaklaştırmada vazife almaktadır. Bunların yanında flavanoidolarak isimlendirilen hususlarda yardımcı olmaktadır.
Güç metabolizmasında birçok vitamin ve mineral hizmet almaktadırlar. Mahsusen B vitaminleri, C vitamini, demir, magnezyum üzere mineraller hizmet almaktadır.
Çinko birçok enzimin yapılmasında anahtar vazifesi yapmaktadır.
Koenzim Q10 vitamin gibisi bir unsurdur. Kuvvet üretiminde kıymetli bir hizmeti vardır. Hem vücudumuzda üretiliyor, hem de besinlerden alınabiliyor.
Krom, hücre yapısının korunmasında, kuvvet üretiminde, kalbin çalışmasında, iştahı ayarlamada hizmet alan bir mineraldir.
Organizmamızı ele aldığımızda ne kadar kompleks bir yapıda olduğu gereksinimlerinden da görülebilmektedir. Vücudun muhtaçlığı olan vitamin ve minerallerin hepsi birbirinden etkilenmekte ve böylelikle tertipli bir biçimde çalışmaktadırlar. Nasıl bir elin beş parmağı tüm el fonksiyonumuzu gerçekleştirmek için gerekli ise vitamin ve mineraller de tüm fizyolojik vukuatların gerçekleştirilmesi için gerekli olan parmaklardır.
Her vakit sloganımız; Sağlıklı ve istikrarlı beslenmenin öğrenilip, uygulanabilmesidir.
Detoks ismi altında diyet programları sağlıklı bir sistem midir??
Kendimizi açlığa mahkum etmenin vücudumuzda biriktiğini düşündüğümüz toksinlerden bizi kurtardığını gösteren sağlam kanıtlar yok . Bilhassa evlatlar, ergenler, gebeler ve emziren hatunlar üzere gelişim ve değişim yaşayan kişiler, böbrek ve karaciğer yetmezliği olan yaşlı yetişkinler, kalp rahatsızlığı olan yahut diyabetli hastalar, bağırsak düzensizliği yaşayanlar, anemi, sistemsiz beslenme yahut bozuk emilim (örneğin mide by-pass'lı yahut sistemsiz yeme alışkanlığı olan hastalar) üzere kronik rahatsızlıkları olanlar ve kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçlara devam edenler meyve-sebze ve su karışımlı detoks rejiminin olumsuz reaksiyonlarına ve etkileşimlerine maruz kalabilirler. Hudutlu besin tüketimi tatbikleri; Herxheimer Reaksiyonu ismi verilen duygu-durum değişiklikleri, uyku hali, baş ağrısı, mide bulantısı, bed ağız kokusu, yüzde çökme, likit kaybı (dehidratasyon) ve metabolizmanın yavaşlaması üzere sıkıntılar doğuruyor. Vucüy yağ dokusu azalmıyor kas dokusu erimeye başlıyor. Bütün bunların sonucunda da süratle kilo artışı kaçınılmaz bir hal alıyor. Kalp ritmi bozuklukları, dimağ fonksiyonlarında kayıplar, ruhsal meseleler; hemoroid ve bağırsak sorunları, beslenme zayıflıkları de cabası
Aslında en uygun detoks makinelerine sahibiz: Karaciğer, Böbrekler, Barsak sistemi.. Birden fazla kişi detoks diyetinde kalori alımlarını azatlığı için kilo verdiğini fark eder. Süratli detoks programlarından uzak durun ve bunların alanına daha istikrarlı bir yaklaşım tercih edin.
Daha az kaloriye daha uzun vade tok kalmak ve su kaybı bölgesine gerçek kilo kaybı sağlamak için çok yağlı, çok şekerli besinlerden aldığınız kaloriyi azaltın, doyurucu meyve ve zerzevat ölçüsünü arttırın.
Alkol ve kafeini azaltarak karaciğerin yapmak zorunda olduğu toksinlerden arındırma sürecini ölçüsünü azaltmak da mantılıdır.
Likitler ömür için elzemdir. Vücudunuzun su muhtaçlığını tam olarak karşıladığınızdan emin olun.
Donmuş azıklar soğutucudaki hazır besinlere nazaran, daha az kollayıcı ek unsurları içerir unutmayın!!!
Velhasıl, Sağlıklı Ömür Usulü (SYT) benimsenmeli!! Güç muhtaçlık duyulan ölçüde olmalı, temel besin öbeklerinden çeşitli besinleri tüketerek meyve, zerzevat, tam tahıl ve yağsız yahut az yağlı süt ve süt eserleri'nin ve her gün fizikî aktiviteye mahal vererek SYT'nı yakalayabiliriz.
Sağlıklı, istikrarlı, âlâ bir beslenme planı; hayat biçimine, yaşa nazaran ayarlanmış bir egzersiz programı; aslında beklenen detoks sonuçlarını bize gösterecektir.
SYT için nasıl Beslenmeliyiz??
v Her gün Kesinlikle su içmeliyiz. ( 2-3 lt)
v En az 5 porsiyon sebze-meyve,
v Şahsa nazaran önerilen tam tahıllı eserler,
v Ehil ölçüde yağsız et, balık ve gayri et alternatifleri
v Düşük yağlı süt eserleri,
v Alkol ve kafeinden uzak durmalıyız
Beslenme programlarında daha güçlü antioksidanlar kullanılabilir!! Buzdolabınızı Gözden Geçirme vakti
Her gün günlük beş porsiyon zerzevat ve meyve çerçevesinde bir porsiyon ORMAN MEYVESİ yiyin. 2-3 yemek kaşığı ortalama 80 gr bir porsiyona denktir. Orman meyveleri polifenol ismi verilen husustan zengindir. Polifenoller özgür radikalleri vücuttan uzaklaştıran güçlü antioksidanlardır.
Münhasıran Taze yabanmersini: Koyu mavi rengi hür radikallerle( vücutta istenmeyen toksik unsurlar maddeler) savaşan güçlü bir antioksidan olan antosiyanin' pigmentinden gelir. Yalnızca yarım kase yabanmersini ; beş porsiyon bezelye, brokoli, havuç yahut almadakine denk antioksidan içerir.
Cranbberry Suyunda 200 ml yahut Elmadan yaklaşık 25 gr ( Granny Smith ve Red Delicious) kadar alınması bile Prosiyanidin unsurunun alınması için düzgün bir ölçü..
Porsiyonda Antioksidan ölçüsü Meyveler
EN İYİYLER ELMA-BÖĞÜRTLEN-YABANMERSİNİ-KİRAZ-CRANBERRY-KIRMIZI ERİK-AHUDUDU-ÇİLEK
ÇOK YETERLILER KAYISI-KIRMIZI YAHUT YEŞİL ÜZÜM-PORTAKAL-KIRMIZI GREYFURT-ŞEFTALİ-ARMUT-MANDALİNA
DÜZGÜNLER MUZ-KİVİ-MANGO-NEKTARİN
ORTA KANTOLUP KAVUNU-KARPUZ
Cildimizi kurtarmak için domates kaçamağı;Likopeni günlük hayatımıza çok rahat alabiliriz. Birkaç domatesi sızma zeytinyağında (likopen yağda çözülebildiği için çeşitli organlarda daha canlı olarak birikir: karaciğer,akciğer,prostat), yumuşayana ve yarılmaya başlayana kadar kabuklu halde ısıtıp, taze fesleğenle karıştırabilir ve kızarmış bir ekmeğe sürerek tüketebilirsiniz. Her gün ortalama 16 mg likopen alınmalı..
Domates tüketemiyorsanız likopen için alternatifleri deneyebilirsiniz!!Kırmızı greyfurt( 3 tane), Guava suyu( 300 cc), Karpuz ortalama 350 gr
Yağsız ve yeşil olan ISPANAK: Yağ içermeyen bitkiler içinde en kıymetli folik asit kaynaklarından biridir. Başkaca çok yeterli lutein kaynağıdır.. Ispanak koparıldıktan sonra içerdiği folik asit ve antioksidanlar süratle azalmaya başlar. Dolayısı ile taze ıspanak birkaç gün içinde kesinlikle tüketilmedir. Buzdolabında maksimum 8 gün dayanır.Yıkanmış ıspanağı, Salata kurutucusunda uygunca kuruttuktan sonra buzdolabındaki zerzevat bölmesine ağzı açık bir torbada gevşek bir halde koruma edebilirsiniz. Çiğ ıspanak tüketemiyorsanız, ıspanağı dört dakikadan uzun müddet haşlamamalısınız.(folik asitin nerdeyse tamamı yok olur)
Besinler, üretim safhasından başlayarak, mutfağımıza gelene kadar birçok süreçten makbul ve muayyen nispetlerde toksin kazanırlar. Mahsusen ziraî ilaçların kullanılması, havadan, sudan, topraktan gelebilecek zararlı unsurlar, saflaştırılma, korumak hedefiyle gözetici unsurlar katılması, boyama üzere süreçlerde düşünülürse bir ölçü toksin içerdiği ortaya çıkmaktadır.
Vücudumuzda günlük işlevlerini gerçekleştirirken de toksin üretir. Vücuda gerekli olan kuvvet üretilirken muaf radikaller denilen ve vücutta istenmeyen hususlar oluşur. Bunlar vücuttan uzaklaştırılamazsa; kanser, kalp marazları, erken yaşlanma, artrit üzere riskleri artırmaktadır. Bunların yanında baş ağrıları, halsizlik, yorgunluk üzere günlük olarak daima şikayet ettiğimiz rahatsızlıkların da nedeni olabilmektedir.
Toksinleri vücuttan uzaklaştıran esas organımız karaciğerdir. Bu unsurlar dışarıya atılabilmesi için; böbreklerden idrarla, deriden ter ile, bağırsaklardan dışkı yoluyla atılmaktadır. Karaciğerin vazifesini tam olarak yapmasını engelleyen kimi unsurlar bulunmaktadır. Bunlar; kafein (çay- kahveden), alkol, ilaçlar,Sigara dumanı, egzoz dumanı, çokça protein tüketimi, doymuş yağlar, rafine şeker ( çay şekeri-tatlılar vs ...)
Sağlıklı bir vücut zahir seviyedeki toksinleri vücuttan rahatlıkla uzaklaştırabilir. Ama vücutta ziyade ölçüde toksin varsa bu istikrar bozulur. Toksinler hücrelerin içinde birikmeye başlar ve çalışmalarını mahzurlar. Günlük işlevini tam yapamaz duruma gelen vücut gerekli enerjiyi üretemediğinden yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon güçlükleri, bellek zayıflığı üzere istenmeyen durumlarla karşılaşılır.
Bu hususların vücutta birikmesini önlemek ve vücuttan uzaklaştırılmasını sağlamak için vitamin ve minerallere gereksinimimiz vardır. Antioksidan vitamin olarak bilinen A, C ve E vitaminleri yanında mahsusen Çinko ve Selenyum mineralleri de özgür radikal olarak isimlendirdiğimiz bileşikleri vücuttan uzaklaştırmada vazife almaktadır. Bunların yanında flavanoidolarak isimlendirilen hususlarda yardımcı olmaktadır.
Güç metabolizmasında birçok vitamin ve mineral hizmet almaktadırlar. Mahsusen B vitaminleri, C vitamini, demir, magnezyum üzere mineraller hizmet almaktadır.
Çinko birçok enzimin yapılmasında anahtar vazifesi yapmaktadır.
Koenzim Q10 vitamin gibisi bir unsurdur. Kuvvet üretiminde kıymetli bir hizmeti vardır. Hem vücudumuzda üretiliyor, hem de besinlerden alınabiliyor.
Krom, hücre yapısının korunmasında, kuvvet üretiminde, kalbin çalışmasında, iştahı ayarlamada hizmet alan bir mineraldir.
Organizmamızı ele aldığımızda ne kadar kompleks bir yapıda olduğu gereksinimlerinden da görülebilmektedir. Vücudun muhtaçlığı olan vitamin ve minerallerin hepsi birbirinden etkilenmekte ve böylelikle tertipli bir biçimde çalışmaktadırlar. Nasıl bir elin beş parmağı tüm el fonksiyonumuzu gerçekleştirmek için gerekli ise vitamin ve mineraller de tüm fizyolojik vukuatların gerçekleştirilmesi için gerekli olan parmaklardır.
Her vakit sloganımız; Sağlıklı ve istikrarlı beslenmenin öğrenilip, uygulanabilmesidir.
Detoks ismi altında diyet programları sağlıklı bir sistem midir??
Kendimizi açlığa mahkum etmenin vücudumuzda biriktiğini düşündüğümüz toksinlerden bizi kurtardığını gösteren sağlam kanıtlar yok . Bilhassa evlatlar, ergenler, gebeler ve emziren hatunlar üzere gelişim ve değişim yaşayan kişiler, böbrek ve karaciğer yetmezliği olan yaşlı yetişkinler, kalp rahatsızlığı olan yahut diyabetli hastalar, bağırsak düzensizliği yaşayanlar, anemi, sistemsiz beslenme yahut bozuk emilim (örneğin mide by-pass'lı yahut sistemsiz yeme alışkanlığı olan hastalar) üzere kronik rahatsızlıkları olanlar ve kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçlara devam edenler meyve-sebze ve su karışımlı detoks rejiminin olumsuz reaksiyonlarına ve etkileşimlerine maruz kalabilirler. Hudutlu besin tüketimi tatbikleri; Herxheimer Reaksiyonu ismi verilen duygu-durum değişiklikleri, uyku hali, baş ağrısı, mide bulantısı, bed ağız kokusu, yüzde çökme, likit kaybı (dehidratasyon) ve metabolizmanın yavaşlaması üzere sıkıntılar doğuruyor. Vucüy yağ dokusu azalmıyor kas dokusu erimeye başlıyor. Bütün bunların sonucunda da süratle kilo artışı kaçınılmaz bir hal alıyor. Kalp ritmi bozuklukları, dimağ fonksiyonlarında kayıplar, ruhsal meseleler; hemoroid ve bağırsak sorunları, beslenme zayıflıkları de cabası
Aslında en uygun detoks makinelerine sahibiz: Karaciğer, Böbrekler, Barsak sistemi.. Birden fazla kişi detoks diyetinde kalori alımlarını azatlığı için kilo verdiğini fark eder. Süratli detoks programlarından uzak durun ve bunların alanına daha istikrarlı bir yaklaşım tercih edin.
Daha az kaloriye daha uzun vade tok kalmak ve su kaybı bölgesine gerçek kilo kaybı sağlamak için çok yağlı, çok şekerli besinlerden aldığınız kaloriyi azaltın, doyurucu meyve ve zerzevat ölçüsünü arttırın.
Alkol ve kafeini azaltarak karaciğerin yapmak zorunda olduğu toksinlerden arındırma sürecini ölçüsünü azaltmak da mantılıdır.
Likitler ömür için elzemdir. Vücudunuzun su muhtaçlığını tam olarak karşıladığınızdan emin olun.
Donmuş azıklar soğutucudaki hazır besinlere nazaran, daha az kollayıcı ek unsurları içerir unutmayın!!!
Velhasıl, Sağlıklı Ömür Usulü (SYT) benimsenmeli!! Güç muhtaçlık duyulan ölçüde olmalı, temel besin öbeklerinden çeşitli besinleri tüketerek meyve, zerzevat, tam tahıl ve yağsız yahut az yağlı süt ve süt eserleri'nin ve her gün fizikî aktiviteye mahal vererek SYT'nı yakalayabiliriz.
Sağlıklı, istikrarlı, âlâ bir beslenme planı; hayat biçimine, yaşa nazaran ayarlanmış bir egzersiz programı; aslında beklenen detoks sonuçlarını bize gösterecektir.
SYT için nasıl Beslenmeliyiz??
v Her gün Kesinlikle su içmeliyiz. ( 2-3 lt)
v En az 5 porsiyon sebze-meyve,
v Şahsa nazaran önerilen tam tahıllı eserler,
v Ehil ölçüde yağsız et, balık ve gayri et alternatifleri
v Düşük yağlı süt eserleri,
v Alkol ve kafeinden uzak durmalıyız
Beslenme programlarında daha güçlü antioksidanlar kullanılabilir!! Buzdolabınızı Gözden Geçirme vakti
Her gün günlük beş porsiyon zerzevat ve meyve çerçevesinde bir porsiyon ORMAN MEYVESİ yiyin. 2-3 yemek kaşığı ortalama 80 gr bir porsiyona denktir. Orman meyveleri polifenol ismi verilen husustan zengindir. Polifenoller özgür radikalleri vücuttan uzaklaştıran güçlü antioksidanlardır.
Münhasıran Taze yabanmersini: Koyu mavi rengi hür radikallerle( vücutta istenmeyen toksik unsurlar maddeler) savaşan güçlü bir antioksidan olan antosiyanin' pigmentinden gelir. Yalnızca yarım kase yabanmersini ; beş porsiyon bezelye, brokoli, havuç yahut almadakine denk antioksidan içerir.
Cranbberry Suyunda 200 ml yahut Elmadan yaklaşık 25 gr ( Granny Smith ve Red Delicious) kadar alınması bile Prosiyanidin unsurunun alınması için düzgün bir ölçü..
Porsiyonda Antioksidan ölçüsü Meyveler
EN İYİYLER ELMA-BÖĞÜRTLEN-YABANMERSİNİ-KİRAZ-CRANBERRY-KIRMIZI ERİK-AHUDUDU-ÇİLEK
ÇOK YETERLILER KAYISI-KIRMIZI YAHUT YEŞİL ÜZÜM-PORTAKAL-KIRMIZI GREYFURT-ŞEFTALİ-ARMUT-MANDALİNA
DÜZGÜNLER MUZ-KİVİ-MANGO-NEKTARİN
ORTA KANTOLUP KAVUNU-KARPUZ
Cildimizi kurtarmak için domates kaçamağı;Likopeni günlük hayatımıza çok rahat alabiliriz. Birkaç domatesi sızma zeytinyağında (likopen yağda çözülebildiği için çeşitli organlarda daha canlı olarak birikir: karaciğer,akciğer,prostat), yumuşayana ve yarılmaya başlayana kadar kabuklu halde ısıtıp, taze fesleğenle karıştırabilir ve kızarmış bir ekmeğe sürerek tüketebilirsiniz. Her gün ortalama 16 mg likopen alınmalı..
Domates tüketemiyorsanız likopen için alternatifleri deneyebilirsiniz!!Kırmızı greyfurt( 3 tane), Guava suyu( 300 cc), Karpuz ortalama 350 gr
Yağsız ve yeşil olan ISPANAK: Yağ içermeyen bitkiler içinde en kıymetli folik asit kaynaklarından biridir. Başkaca çok yeterli lutein kaynağıdır.. Ispanak koparıldıktan sonra içerdiği folik asit ve antioksidanlar süratle azalmaya başlar. Dolayısı ile taze ıspanak birkaç gün içinde kesinlikle tüketilmedir. Buzdolabında maksimum 8 gün dayanır.Yıkanmış ıspanağı, Salata kurutucusunda uygunca kuruttuktan sonra buzdolabındaki zerzevat bölmesine ağzı açık bir torbada gevşek bir halde koruma edebilirsiniz. Çiğ ıspanak tüketemiyorsanız, ıspanağı dört dakikadan uzun müddet haşlamamalısınız.(folik asitin nerdeyse tamamı yok olur)